Giriş Yap

Firkete Hesabına Giriş Yap


Psikolojik Savaş

Nasıl bir komploya kurban gittiğimizin ne yazık ki farkın da değiliz, ya da anlamlandıramıyoruz. Lekelenmiş siyaset, koşullandırılmış medya ile insanlarımızın olaylara duygusal yaklaşımları kullanılmakta ve Türkiye Cumhuriyet' ini yavaş yavaş yok etmekteler, sinsice bir güçsüzlük oluşturularak, bütünlüğü, birliği, güven ve inancı yok ederek eşit güç kullanılmadan kazanılmaya çalışılan bu savaş, güç ve silahla yapılan savaştan daha kötüdür. Kazanma şansını azaltır veya yok eder.


Türkiye yi yok etmeye çalışan güçler, ruh sağlığının bozulmasını teşvik edecek etkili planlar doğrultusunda ruh sağlığı kötü, davranışları bozuk ve üretemeyen bir toplum oluşturma çabasın da. Bu ruhsal yıkım, devletin ve milletin uzun vade de köklü bir çöküş yaşamasına sebep olacak. Bilinçli bir şekilde yapılan bu planlar karşısın da, insanlar da korku kaygı endişe güven eksikliği ve bunların sonucun da umutsuzluk depresyon, motivasyon eksikliği, plansızlık, disiplinsizlik, istikrasızlık, kontur olsuzluk ile ruh sağlığı ve davranışları bozulmuş .Sosyal uyum ile içinde yaşanılan çevreye,sosyal yatırımlara ve ekonomik gelişmelere katkıda bulunamayan üretemeyen sorgulamayan vazgeçen hale gelecek benliklerini yitirecekler. Oluşan güçsüzlük, çaresizlik karşında milli birlik, uyum, düzen, inanç ve güven sarsılacak.
Atatürk ‘ün attığı en güçlü temeller yani. Bu temeller üzerine kurulan devletimiz bu temellerin haince ve hastalıklı bir biçim de yok edilmesine sebep olacak. Güçbilirliği oluşturma sırasında savaş gibi,(halktan beklenen destek) hastalıklı toplumdan başarı sağlanamayacaktır. Çünkü o dönem de insanlar hiçbir şeye aldıramaz, motivasyonsuz, disiplinsiz ve vazgeçmiş ve güçsüz olacaklar. Böylece, köşeye sıkıştırılmış bir toplum oluştururacaklar. Çok haince bir plan bu. Ve bu plan günümüz Türkiye sin de yavaş yavaş, bizler yarı farkında, yarı değil olarak, ne yazık ki işlemeye başladı..Nasıl mı?
Yoksulluk, işsizlik karşısın da insanların yaşam standartları ve kalitesi düşürüldü. Bu yaşam koşulları mutsuz bireyler, aileler oluşturmaya ve onları suça, intiharlara teşvik etmeye başladı. Bu ailelerin kendilerinin yetersizliği, çocuklarına sevgisizlik ilgisizlik şiddet olarak yansıdı ve sağlıksız nesillerin temeli atılmış oldu. Medya ve iletişim kanalları ile bu sağlıksız kişiler tek bir noktaya koşullandırılarak gerçek mutsuz yaşamlarını, sanal mutluluklar ile sağlanması sağlandı.

Başta sosyal paylaşım ağı gibi görülen bazı siteler kimi insanı asosyal, tamamıyla üretemez hale getirirken bazılarının da değerlerinin yıkılmalarına aile birliklerinin bozulmasına, ahlaksızlığın, sapkınlığın oluşmasına uyuşturucu ve alkol alımının artmasına olanak sağlıyor.Onların bu güçsüzlüklerinden, onlara zarar veren güçler maddi olarak beslenmeye başlıyorlar ve bir şekilde onları kendi oluşturdukları sanala düzen için de tutmaya ve kontrol altına almaya başlıyorlar. Örneğin facebook sitesi gibi..

İşçiler, memurlar çalışma ve özverilerinin karşısında, maddi olarak ödüllendirilmek yerine, zamlar ve yetersiz maaşlar ile ağırlaştırılmış yaşam koşullarına maruz kalıyor. Bu durum onların, itaatsizliğe, disiplinsizliğe,boş vermişliye,motivasyonsuzluğa arzu etiklerini elde edemeyen kişiler olmalarını sağlıyor. Bu yetersizlik durumu, kendi arzularına karşı koyamaya değer bir gerekçe görmeyen kişiler de oluşturuyor. Böylelikle yolsuzluklara, sahtekarlığa meyil veril iliyor, yada bu durum İşçilerimizin, memurlarımızın, emeklilerimizin sokaklara dökülmesini sağlıyor. Hak aramaya, seslerini duyurmaya çalışan bu insanlar, başka güçler tarafından itilip kakılıyor, bastırılıyor ve daha sert muameleler görüyorlar.. Bunun sonucun da bu kişiler doğal olarak, tahammülsüzleşiyor,sinirli hale geliyor. Doğal olarak, az aldığı için az veriyor ve iş verimini düşürmeye başlıyor. Bu durum sonucunda vatandaşlarımız da olumsuz etkileniyor. Çünkü onların da sahip olduğu ağır yaşam şartları, hizmet beklentileri, onları da tahammülsüz bir hale soktuğu için, ilişkilerin bozulmasına, aksamasına iletişimsizliğe kavgalara sebep oluyor. Bu kısır döngü, mutsuz, kaygılı, sinirli, tahammül ve iş gücü düşük insanların çıkmasızına neden oluyor ya bir polis cinnet geçiriyor, ya bir vatandaş memuru tartaklıyor..

Durun daha bitmedi acı gerçekler, Devlet, güçlü olduğu için vatandaşlarımızın karşısında güvenilir konumunu her zaman koruyor. Türkiye’de terör kurbanı şehitlerimizin cenazeleri ülkenin herhangi bir köşesine gittiği zaman, halkımız galeyan içerisinde o şehitlere olan saygısını göstermiş, gencecik insanları toprağa vermiştir. Halkımız acısını içine gömmüş, gözyaşını içine akıtmıştır. Vatandaşların olaylara duygusal yaklaşımlarından ve yaşadıkları kayıplardan dolayı bu durum kullanılmaya çalışarak.pkk ve kürt açılımı ortaya atılmış,böylece’ devletin; işte terörü, terörizmi ortadan kaldırıyoruz, bu terörü yapanlarla bir barış meydana getireceğiz şeklinde atılan adımlar Kandil Dağı’ndan, Kuzey Irak Mahmur Kampı’ndan insanlar getirilip bunların Habur’da karşılanması, ayaklarına mahkeme götürülmesi, mahkemede kendilerine sorulan suallere öyle cevap vermedikleri hâlde, öyle cevap vermiş gösterilerek Türkiye’nin içerisinde gezip dolaşmaları, hatta bunların zafer kazanmış gibi birtakım sahnelere çıkarılmış olmaları Ancak, bir taraftan terör meselesinin tartışılmasının aldığı şekil, terörün ve terörizmin önlenmesi için ülkede atılmak istenen adımların uyandırdığı rahatsızlık,bölünmelere,kaygılara insanların güvensizliğine sebep oldu .Bu durum da Türkiye’de sokaklara dökülen şehit anaları oğlumu ver feryadı içine girmişlerdir. Devlete, oğlumu ver diyor. Devletten oğlunu istiyor. Gaziler kendilerine devletin verdiği madalyaları, devletin verdiği nişanları iade etmişlerdir. Devletin yaptırdığı protez kolları, bacakları fırlatıp yerlere atmışlardır. Ve artık devlete güvenmiyorlar.Gücün den şüphe duyuyor, korku, kaygı ve endişe içine giriyorlar. Geçmişte yaşananlar ve ordunun gücü halkın tek kurtulma umudu olduğu için ordu önce kendi için de Ergenekon davası ile zayıflatılmaya ve yıpratılmaya çalışıldı. Durumu anlayamayan vatandaşlar, ordunun da yetersiz olduğu endişelerine kaygılarına kapılmaya başladılar .Bu olaylarla açığa çıkan telefon dinlemeleri insanların mahremiyetinin ihlal edildiği kanaati oluştu ve çoğu insan da telefonum dinleniyor mu? Paranoyası oluştu. Güvensizlikler daha da arttı.

Bütün bunların yanında, devletin organlarının rahatsızlığı, yine vatandaşı şaşırtan unsurlar arasında,. Devlet organları arasında açıkça bir ahenksizlik mevcut. Yargının en yüksek kademesinden şikâyetler yapılıyor. Yargıtay Başkanı, Yargıya karşı sistematik hücum var diyor. Yargının siyasileştirilmesi şikâyet konusu, hem de.

Ayrıca, Basına yapılan açık ve gizli baskılar ise basını çok sıkıntılı duruma sokmuş. Bu durum da basının hür ve serbest olduğunu iddia etmek biraz zordur. Hatta bu baskı vergi dairelerinin kullanılması suretiyle, ödenemeyecek büyüklükte vergiler tarh etmek suretiyle, basın gruplarını çökertmeye kadar varabilmiştir…..Halkı endişelendirecek daha o kadar çok durum var ki ortaya atılan hastalıklar örneğin, kuş domuz gripleri,insanların ilişkilerini de daha da sarar hale getirdi..Kaygılarını artırdı.
Böylece insanlar;
Kendilerine , devletine ve geleceklerine olan güvenlerini kaybetmeğe geleceğe umutla bakmayı yitirdiler.
-Birliğimize, beraberliğimize, birlikteliğimize sahip çıkmak yerine umursamamaya başladılar. yaşam çabalarının telaşından kaygı ve mutsuzluklarından dolayı.
-Milli bütünlüğümüz zaafa uğratıldı.
-Hiçbir şekilde hukuka güven kalmamaya başladı
Ve psikolojik savaşın oluşumları yavaş yavaş kendini göstermeye başladı.  Artık Türkiye korku, kaygı, endişe ve huzursuzluk için de..MUTSUZ VE ÜMİTSİZ.

Farkına varmalı ve artık bir şeyler yapacak gücü oluşturmalıyız. Eğer kaybetmek istemiyorsak. Bir birimize destek olmalı inancımızı ve umudumuzu yitirmemeliyiz. Ülkede ki sorumlu kurumların hepsinin, basın dâhil bir an evvel ülkenin kendine güven ve moralini kazanmasına mutlaka yardımcı Olmasını sağlamalıyız daha da geç olmadan…

 

1 1 1 1 1 1 1 1 1 1

Yorum Yaz...