Giriş Yap

Firkete Hesabına Giriş Yap


Çeşme

Okuduğum haberler de tüm ünlü simalar çeşme de Reha muhtar vs...Tamam buyursun gelsinler, Çeşme gerçekten de tatil için yaşanılası vede sezon boyunca tadına varılası eşsiz bir belde.. Anlamadığım Reha bey' in yaşadığı tezat. Çeşme'yi maalesef iyi tanımamış olan, belki de dostları tarafından sağlam bir rehberlikle ağırlanmadığına inandığım Sayın Reha Muhtar'ın Vatan Gazetesi' ndeki köşesini okudum geçen günlerde.

 

Hem tatil için Çeşme' yi tercih edenlerden, kendileri hem de laf söyleyenlerden... ''Tüm İstanbul prim yapmak ve sınıf atlamak için ordaymış, yüzülecek denizi ve plajı yokmuş, suyu çivi gibi soğukmuş... Ama Reha muhtar yine de sevmese de her yıl ordaymış...''
Çeşme'nin, her köşesi ayrı ayrı bir zevk, ayrı ayrı bir tadadır. Tadını alabilene ve Çeşme'yi sezonluk değil de ömürlerine sığdıranlar için..
İş de size Reha Beyin söylediklerini kabul etmeyen gerçek çeşme tutkunu; Diva "R" Dergisi köşe yazarı, sevgili İrem Moralı' nın kaleminden, yaşanmışlıklarla Çeşme...     HEY GİDİ GÜNLER HEY!.....

Bundan uzun yıllar evveldi, ben henüz daha genç kız bile değildim. Hatta ilk gittiğim zaman Çeşme’deki 9 Buçuk diskoya neredeyse çocuktum. İlk gittiğim gece benim için o kadar özel bir geceydi ki; heyecandan yerimde duramıyordum. Hiç unutmadım! çocukluk arkadaşım; Ebru Helvacıoğlu (Pazarbaşıoğlu), Hakan ve Misket vardı arkadaş gurubumuzda o gece. Hafta sonları her eve döndüğümde ayaklarım sızlardı tepinmekten gece boyu.


Bütün İzmir orada olurdu. Büyükler, biz küçüklerin ilgisini çekerdi o dönemler, hayran hayran güzel genç kızlara bakardık ; "ay ne hoş giyinmiş, ayakkabısı ne kadar güzel " diye. Mini etekler çok moda o dönem…Saçlarda çiçekli mandallar takılmış Hülya Avşar klasiği şeklinde
Bir de "Stan Smith" var o dönemlerde hepimizin ayaklarında. "Stan Smith” 'i olmayan, yaşamasın gibi bir durum var ortada!
Gözüm gibi bakıyorum onlara ben, çok kıymetli benim için…


Akşam üzeri piyasanın sağlam olduğu bir mekan daha var o dönemlerde “Çardak”.. Bilmeyen yoktur biz lale devri çocuklarından. Bu denizin kenarındaki tıklım tıklım dolan harika yerde, gün batımını izlemek bahanesiyle koloni halinde bir araya gelen bizler, zenci olana dek güneşin altında gün boyu yanıp; en güzel, en bakımlı hallerimizle Çardak’ta buluşmayı her gün adet haline getirmiştik. Çardak'da denize girmekte ayrı bir keyifti, şimdiki Sheraton otel önündeki plaj ve devamı sırasıyla; 1.kapı, 2.kapı, 3.kapı, 4, 5, 6 diye devam ederdi plaj kapılarının isimleri.....

Her sabah gözümüzü açıp kendimizi orada bulurduk. Herkes yine tanıdık sima, o derece tanıdık ki; çocuğunuzu tek başına bıraksanız herkes göz kulak olur, çünkü kimin çocuğu olduğu kesinlikle bilinir.
Mehmet Kamiloğlu (Memoş), Alladdin Ulaş(Aluş), Ahmet San, Levent Tanık, Altuğ Paker, Celal-Murat İyriboz, Erkan Uslu, Murat Uslu İzmir’de Çeşme’de gece hayatının nabzını belirleyen insanlardı hep. Dj ise bir disko 9 buçuk klasiği olarak şimdilerin Radyo D’de programıyla sabahları bizleri yerlere yatıran DJ.Hakan Gündüz. Neler çekmişti hepimizden düşünüyorum da şimdi.. Hakan yalvarırım "protection" , Hakan lütfen "I just died in your arms"diye, diye rahat vermezdim,vermezdik....


Yazları kıyafet baloları düzenlenirdi her sene. Kimler ne kostümlerle katılmışlardı o balolara? hatırlayanlar eminim gülümsüyorlardır şu anda.. Mesela İbrahim Görücüoğlu’nun sünnet çocuğu olduğunu, Ebru’nun emzikli bir bebek, Mete Toner’in padişah, Gökhan Uz’un palyaço, Senem Çapa (Saygınışık)’nın cadı, Bernard Guys’in mickey, Ozan Balaban’nın ramazan davulcusu, Serap Sokulu ve Rozita Mercan’nın da 1940 devrinin kadınları olduğunu  gayet net anımsıyorum. Benim de "zombi" olduğumu söylemeden edemeyeceğim tabi.
Ne kadar güzel eğlenirdik o zamanlarda, herkes gerçekten de eğlenmek için dışarıya çıkardı, herkes birbirini tanırdı ve selam vermekten adeta yorgun düşerdik gece boyu birbirimize.
O’ dönemlerin popüler genç kızları vardı mesela onlar bizlerden biraz daha büyük jenerasyondu hepsi ve gerçekten de barbie gibiydiler; Ayşıl Koyuncuoğlu benim en favorilerimden birisiydi. Hala da çok hoştur zaten..


Sonra Ayşen Tarakçıoğlu, Berna&Esra Özkan, Jizi Taranto, Berna Moralı, Çağan Yüce, Brigitte Braggiotti, Selen-Ediz Boro en popüler, en hoş kızlardan şu anda ilk aklıma gelenler.
Daha sonra Çeşme festivallerinin en favori mekanı haline gelen "Kale 9 buçuk" açıldı.


Sonrasında da "9 buçuk Marina" açıldı. Burası; Yeşim Salkım’ı bizlere tanıtan mekandı bana göre. Orada da keyifli yazlar yaşadık.  Sonrasında gene yıldız burnu ve "MASK" açıldı. Ne şık ,ne elit bir mekan olmuştu, hala tadı damağımda kalmıştır Mask’ın da. Sonraki yıllarda İzmir’de gerçekten de canlı müzikte fırtınalar estiren Önder Coşkun’un ve Hüsnü Birman’ın açtığı “ZİLLİ” ve “X Bar” vardı, ve herkesin sevgilisi haline gelen Tolga Turan. Çeşme’deki X Bar’da sahneye kral tahtıyla çıkışını eminim bir çoğunuz hatırlarsınız Tolga’nın. Çok eğlendirdi senelerce bizi Tolga ve bana göre; giyimi, komik esprileri, sahne performansı ile ciddi bir ekol olmuştu.


"AUBar"la tanıştık Altuğ Paker sayesinde daha sonrasında. Hem İzmir hem Çeşme'de inanılmaz geceler yaşadık AUbar'da da...Ona da teşekkür ediyorum!...
Bir de bu güzel anılarımızın hala etkisindeyken bizler, aynı Çeşme devam ederken farklı güzelliklerle, genç nesil eğlenirken; Sayın Reha Muhtar'ın Vatan Gazetesi'ndeki köşesini okudum geçen günlerde.


Sağolsun Çeşme-Alaçatı'ya gideceklere öneriler vermiş sayın Muhtar yazısında;
Hatırı sayılır şöhretlerle karşılaşılması olağan olduğundan bahsederken, yazar-çizer-oynar topluluğunun şuh kahkahaları, dedikodu destekli münazaraları, bohem tatil düzeninden bahsetmiş Çeşme önerileri yazısında.

Kendisini en son Alaçatı'da o hatırı sayılır topluluk içerisinde şuh kahkahalar atarken, Alaçatı'nın en güzel restaurantlarından Tuval'de gördüğüm Sayın Muhtar,s urften başka spor yapılma imkanı yok dediği Çeşme'de eğer isterse Villa Saray'da, Solemare'de, Altınyunus'da,Sheraton otel'de, 7800'de;  tenis, basketbol, voleybol, gym, scubadiving vb.. yapabileceğini buradan söyleyebilirim. (aklıma gelenler şu anda bunlar eminim daha çok alternatif var)
Bunun yanında sanırım Urfa kebap, Adana,döner ve pide haricinde belirli bir mönüye maruz kalmış olsa gerek ki; ben kendisini bir daha ki ziyaretinde bizzat ağırlamaktan büyük onur duyacağımı belirtmek  isterim. Dalyan'daki meşhur Balıkçı Hasan'da veya Körfez'de  denizin üzerinde bir de balık yemenin keyfini yaşamasını çok arzu ederim .... Çeşme anlatmakla bitmez ki yaşamayı bilmek lazım, karış karış gezmek lazım, bir bilene sormak lazım ya da....


Bodrum'da harika deniz olduğunu, Çeşme'de denizin olmadığını, çivi gibi olduğunu, dalgalı olduğunu ifade eden Sayın Muhtar'a bir de son bir sorum olacak ; "acaba kendisi "Ayayorgi" koyundan hiç denize girmiş mi?, ya da İzmirlilerin tabiriyle; 1.kapı veya 2. kapıdan?.....


Kimler neler dediler, yazdılar, çizdiler ve gene yıllar geçti, kimler geldiler, ne mekanlar açtılar şu Çeşme’ye. Şimdi bizler büyüdük. Zaman içinde bir çok mekana gittik gerek yurtiçi gerekse yurt dışında. Ancak, ne derseniz deyin ben o’ yılları o kadar çok özledim ki……..
Evet, bu insanların hepside çeşmeyi sezonluk değil de doyasıya yaşayan çeşme'yle yaşamlarına anlam katan insanlar. Reha bey gibi köşesinden bakıp yorumlayanlardan değiller. Kalemine, yüreğine sağlık sevgili İrem Moralı...

1 1 1 1 1 1 1 1 1 1

Yorum Yaz...